🐋 Allah Kimseye Taşıyamayacağı Yükü Vermez Ayeti
Hz Ömer İkinci Raşid Halife. İslâmı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Resulullah (s.a.s)'ın verdiği tevhidî mücadelede ona en yakın olan sahabilerden biri. Hz. Ömer (r.a), Fil Olayından on üç sene sonra Mekke'de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra dünyaya gelmiştir (İbnül-Esîr, Üsdül-Ğâbe
Ah! Cennetin kokusu!” diye mırıldandı; sonra dudakları titreyerek arkadaşı Sa’d bin Muâz’a, “o koku, biliyorum ki, Uhud’un yanında beni bekliyor” diyebildi. Bu sözler Enes’in sözleriydi, Nadr oğlu Enes’in. Uhud savaşının en şiddetli anlarıydı.
Allah, kimseye taşıyamayacağı yük vermez, çapın büyük abim, derdinde büyük olacak elbette! Yeter ki, sen sen ol! Altından kalkamayacağın herhangi bir şey düşünemiyorum! Allah hepimize pişmanlıksız bir gelecek ihsan buyursun. - 30/05/2020 “Oku ve idraka çalış!” Can bula cananını, bayram o bayram ola - 24/05/2020
EYTUTUNAMAYAN birinci vazifen bu kitabın varlığından hiç kimseye söz etmemektir. Sevgili okurlar yılın ilk yorumuna başlamadan hepinize sağlıklı huzurlu bol bo Oysa ki Allah insana taşıyamayacağı yük vermez.
Kuranın deyimiyle; “Allah hiçbir kişiye taşıyamayacağı yükü yüklemez” (Bakara, 286) Kuran birçok ayette dini; çıkarları hesabına kullanan, değiştiren, ekleme ve çıkarma yapanlara dikkatimizi çekmektedir. “Mümin eliyle, diliyle kimseye zarar vermeyen kimse demektir. Muhacir ise; Hak Teala’nın haram
Allahın Geceye ve Sabaha Yeminini İfade Eden Diğer Âyetler 260 Onun çokça tekrarı usanç vermez, tadını eksiltmez. İnsanı hayretlere düşüren mümtaz yönleri son bulmaz, tükenmez, görerek kabilesini bundan haberdar eden kimseye “nezîr” denmiştir. Avı
Yaşanılanzorluklar gerçekte Allah’ın kuluna hatırlatmasıdır. Samimi mümin zora talip olmaktan çekinmez. Çünkü zorluk zamanları Allah'a duyulan sevgi, aşk ve bağlılığın en güzel ifade edildiği zamanlardır. Allah bir güzellik olarak, mümin kullarına taşıyamayacağı yükü vermeyeceğini vaat etmiştir:
Razıolmazsa bereket vermez ve takdir edilenden fazlasını elde edemez. [64] 1059. [2:281, Hadîs No: 1844] Allah Müslüman kardeşine karşı surat asan kimseye lanet eder. [70] 1065. [2:285, Hadîs No: 1856] Allah hiçbir kula taşıyamayacağı
vdAUr. Bazılarının yalanlarının ulaştığı yerlere, bizim hayallerimiz bile ulaşamıyor.. - Anonim Herkesin işine yaradığın kadar iyisin bu hayatta.. - Anonim Gidenin arkasından diz çökmeyin,cenaze namazında secdeye varılmaz.. - Anonim Oralarda benden yok, bir düşünsen anlarsın. Buralarda senden çok var, görsen şaşarsın.. - Anonim Çok yükseğe çıkamam, ben de yükseklik korkusu var ve kimseyi yarı yolda bırakamam, ben de “alçak”lık korkusu var.. - Oğuz Atay Ne düşler kurdum, düşe kalka ve sen hiçbirinde yoktun. Ne düştüğümde, ne de düşe kalktığımda.. - Serkan ÖzelBir gün gelir;baktığın gözlerin derinliklerinde bir enkaz korkma sakın, bu senin eserindir..- Anonim Hayata baktığın pencereden düşmen dileğiyle; hoşça kal.. - Anonim Sen söz ver, ağır gelirse ben tutarım.. - Anonim Her şeyi bilmene gerek yok, haddini bil yeter.. - Anonim Kardan adam olur, senden adam olmaz.. - Deniz Gök Bilirsin, uzun vadeli bir intihar teşebbüsüdür ölememek, ölmekten daha ağır değildir.. - Agathon Dışınızın güzelliği, içinizi mahvetmiş.. - Anonim Bırakıp gidenin de, gidip gelmeyenin de, canı cehenneme.. - Canan Tan Toprağın benden alacağı insan yok. Ben hepsini, yaşarken yüreğime gömdüm.. - Anonim Ölmüyorsun; öldüğünü sanıp, hayatın senden aldıklarını izliyorsun. Yaşıyorsun; yaşadığını sanıp, her gün biraz daha eksiliyorsun.. - Ahmet Demir Ömür kısadır dediler hep, gülmesini bilenler. Hayatta fazla mesaiye kalanlara sor; uykusuzluk mu zor, ölümsüzlük mü? - Umut Akbaş Sırtımda ağrısı dinmeyen bir dünya var benim.. - Anonim Değiştiğim doğrudur evet ama kabul edin ki, siz de beni bana bırakmadınız.. - Anonim Kahverengi gözlerine dalarken, kahperengi gülüşün yanılttı beni.. - Anonim Bana kalbimdesin deme! Bilirsin kalabalık yerleri sevmem.. - Anonim Sürekli benim çabamla yürüyecek bir şey yürümesede olur, hayat o kadar uzun değil.. - Anonim Farklıydık biz seninle. Benim sevdikçe sevesim, senin sevildikçe gidesin geliyordu.. - Özdemir Asaf Senden sonra hiçbir şeye karışmadım, kalabalığa bile.. - Emre KarataşSen kendime yaptığım en büyük saygısızlıksın..- Cemil Meriç Konu yara olunca, kapanmıyor.. - Serkan Özel Sor bakalım; açtığın yara, yerini sevmiş mi? - Anonim "Aşkım" diyecek ağzın değil, aşka sahip çıkacak yüreğin lazım.. - Anonim Zamanla alışıyor insan. Ben de alıştım, yok olan varlığına.. - AnonimBen hakkımı sana emanet ettim Allah'ım,sen hak edene helal et..- Anonim Kafana göre dön dünya, ne sen umurumdasın, ne de senin gibi dönenler.. - Anonim 'Senin için ölürüm' dedi. 'Benim için zaten öldün' dedim. Cesedini alıp gitti.. - Küçük İskender Oturur sana şerefi anlatırdım ama kaybettiği bir şeyi dinlemek ağır gelir insana.. - Küçük İskender Dön bak arkana. "Gitmez" dediğin kaç kişi yanında? - Tuncel Kurtiz Yürekleri daracık bazılarının. Ne sevgi sığıyor içine, ne de insanlık.. - Anonim Sen benim, tek gerçeğim olan gülüşümü ç/aldın. Söylesene şimdi, başkalarıyla attığın kahkahalar helal midir sana? - Anonim Elini açtığında duan olmalıydım, bedduan değil.. - Anonim Ağır yürüyorum diye kızıyorlar. Yüküm ağır, yüreğimde seni taşıyorum anlamıyorlar.. - Anonim Ve sen bugüne kadar yaşattıkların için sağ olsan da, bir daha asla sol'um olmayacaksın.. - Serkan Özel Yaşattıklarının Allah tarafından sorulacağı huzuru içerisindeyim.. - Anonim Uyumak zor, uyanmak kolay olacak. Sabahı iple çekeceksin. Ne geceler rahatlatacak seni, ne gündüzler. Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin.. - Anonim Sebep olduğun yaraları,iyileştirmeye gücün yetmez gelme.. - Anonim İçimden gidenler oldu, gidiyorlarda. Kâh bir düğün halayı, kâh bir cenaze alayı. Güle güle, öle öle gidiyorlar.. - Tolga Akpınar İnsanlar ikiye ayrılır; keşke ölmeseler ve keşke olmasalar.. - Anonim Desinler ki, küçücük kalbine dünya ağır geldi.. - AnonimHafif uyku ölüm sen beni neden ağır uykulara terk ettin? - Anonim Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan, düşündükleri ağır geliyor mesela.. - Octavio Paz Bana hak etmediğim şeyleri yaşatan herkese, Allah hak ettiklerini yaşatsın.. - Anonim Seni senle yaşamak varken, Beni sensiz koyan o kalbine lanet olsun.. - Anonim Kiminle ölüyorsan öl ama benimle dirilmeyi aklından bile geçirme.. - Anonim Düştükçe kalkmayı öğrendim,kalktıkça Allah'tan başka kimsem olmadığını..- AnonimGiderken götürdüğün yaşama sevincim, hiç ağırlık yapmadı mı vicdan bavulunda? - Anonim Seni önceden hep abuk subuk sevmişler, benimki ağır geldi.. - Anonim Gözyaşlarımın sela'sı yok, kimin öldüğünü bilemezsin.. - Anonim Herkesin sol yanı acıyormuş! Benimde başımın üstü acıyor. Hak etmeyen bir sürü insanı, orada taşıdığımdan olsa gerek.. - AnonimHer zaman yanındayım diyenlerden, koleksiyonum var benim.. - Behzat Ç. Birbirinden habersiz iki yabancıydık. Birbirini unuttuğunu söyleyen iki yalancıyız şimdi.. - Anonim Senden sonra sevemediğim her insanın katili sensin.. - Behzat Ç. Her şeyinle seversin, tüm gücünle belki ama yine kaybedersin. Neden mi? Çünkü her 'seviyorum' diyeni, adam zannedersin.. - Bob Marley Diğerlerine benzemiyor yokluğun. Niye benzesin ki, hepsinden çok sevilmedin mi? - Ceyhun Yılmaz Beni düşürdün ama sana bağlılığım, ayakta kalmak meselesi değildi, hayatta kalmak meselesiydi.. - Mavirane Bir gün sen de seveceksin, seni sevmeyeni.. - Anonim Bir gün olur da benimle yaşamak istersen, ölüme terk ettiğin yerdeyim.. - Serkan Özel Öyle bir anda üzecekler ki seni, işte o zaman aklına ben geleceğim, yanına başkası.. - Bir gün,benden şikayet ettiğin ne varsa, özleyeceksin.. - Özdemir Asaf Herkes üzdüğü kadar üzülecekse, Allah sana uzun ömürler versin.. - Anonim Cenazesi önümden geçse, affetmeyeceğim insanlar var.. - Anonim Eğer bir gün bana dönecek olursan, eski günlerimi getir.. - Anonim Allah belamı veriyor, üzülme.. - Anonim Zormuş; her gün Allah'a emanet ettiğin insanı, artık Allah'a havale etmek.. - Anonim Özlediğim ölüler, gölgesini görmek istemediğim diriler var.. - Edebi Akım Mezarımız yan yana olsa, sen yine bana sırtını dönersin.. - Mavirane Bu sana ilk ve son vasiyetim; ben de kaybettiğin sevgiyi, mezarımda bulmaya çalışma.. - Allah kimseye taşıyamayacağı yükü sevgim sana ağır gelirdi.. - Anonim Artık üzülmemek için film bile izlemiyorum, ağır geliyor.. - Anonim Bize bir dünya verdiniz ama uğrunda yaşanılacak bir şey vermediniz.. - Anonim Ben öldükten sonra, mezarıma çiçek bırakmanızla ilgilenmiyorum. Ben yaşarken bahçelerimi yaktınız.. - Hiç kimseyi, yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum.. - Tezer Özlü Çok şükür, kötü hiçbir alışkanlığımız yok. Sevmeyi de bıraktık, güvenmeyi de.. - Anonim Hep sorardın ya, beni ne kadar seviyorsun diye? Benden sana geç kalmış bir cevap; hak etmediğin kadar.. - Anonim Hadi tanıştığımız güne geri dönelim ve tanışmayalım.. - Nejat İşler Biz, kaybetmekten korktuğumuz her şeyi özgür bıraktık.. - Anonim Cebinizdeki bollukla, şerefinizdeki yokluğu ödeyemezsiniz.. - AnonimÖlürsem onun şehrine gömün gelemedi, öldüğümde zorluk çekmesin..- AnonimBen ölünce, kalbimi ona da öğrensin sevmeyi..- AnonimBen bir daha sevmemeyi, en sevdiğimden öğrendim..- AnonimUğrunda ölmedim! Uğrunda ölünecek sandığım biri için yaşadım hep..- AnonimNasılsın'ın samimiyetsizliği ile,iyiyim'in sahtekarlığı arasında bir yerdeyim..- Ayşe AralHayal kırıklığımı anlatacak kadar küfür bilmiyorum..- Anonim"Ruh eşi'' diye ''ruh leşi'' bırakıyorlar..- AnonimEn korkunç kabuslarımı,binle çarptım ama bir sen etmedi..- AnonimSen anca benden güzelini bulursun, güzel seveni değil..- AnonimUzaktan görenler diyor ki duygusuz,duygusuz olduğum için mi gözlerim kaç zamandır uykusuz?- AnonimEn ağır yük insandır insana,kimi duygusuz bırakır seni,kimi de uykusuz..- Anonimİntihar köprüsü gibiyim bugünler de,gözümden de, gönlümden de, düşen düşene..- AnonimSen sevdiğin için sakın utanma,çünkü utanması gereken,sevildiğini bildiği halde,sevmesini bilmeyendir..- Anton ÇehovMezarlıktan farkım yok! İçimde ölen yüreğimde kaç sela okundu da,gidenin kırkı, kalanın gıkı çıkmadı..- AnonimGelişi kısa bir mezarlık ziyareti canıma okudu ve mi? İsmi lazım değil, kalleşin biri..- AnonimŞimdi kim girse kalbime,burada bir ceset var deyip geri çıkıyor..- AnonimBir şey söyle kayayı kaldırıp atacak bir şey söyle,nefes alabileceğim bir şey de bana..- İncir Reçeli Not yorumda kaynak belirtebilirsiniz! ⬇ Takipte Kalın ⬇
Kolaylığın SınırıKolaylığın Sınırı; İlâhî Ölçü ve HevâAllah Teâlâ, zor gibi görünen ibâdetleri farz kılmakla, esasen mü'min kullarını hayat mücâdelesine, zorluktan kurtarıp kolaylığa ve rahatlığa kavuşturmayı dilemiştir. Namazla hevâsına direnecek, kötülük ve fahşâdan uzaklaşacak, oruçla kolay kolay cihad etmeye alışacak, lüzumunda sabır yolları öğrenilecek, zekâtla nefsinin paraya kul olmasından kurtulacak, hayatın zorlukları yenilecek, âhiret saâdetindeki güzellik, kolaylık ve saâdetlere erişecektir. İbâdetler insanı olgunlaştırır, insanı maddî ve özellikle mânevî yönden güçlendirir. İbâdet ve Allah'a tâat, O'nun hükümlerine riâyet, hevâsının/nefsinin kulluğundan kurtulmuş mü'min için hiç de zor değildir. Allah'a iman edip O'na teslim olan insan, zorlukları aşacak, daha doğrusu şeytanın zor gösterdiği kolaylıkları seçecektir. Şeytan, insana kötülüğü emreder, insanın kendini küçültüp basitleştirmesine, ibâdetleri zor zannedip onlarla yücelip güçlenmesine engel olmak ister. Mü'min şeytana ve hevâsına kanmayacak, imtihanını kazanma gayreti içinde Allah'a kul olmanın, başka tüm kulluklardan daha kolay ve daha güzel olduğunu unutmayacaktır. İslâm'ın hükümleri ne zordur, ne de çok basit. Müslüman da en küçük görevi zor kabul edip kaçan basitlikte ve tembellikte bir insan değildir. ?Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!? Devin yükü ağırdır, ama kaldıramayacağı kadar değildir. Dev için o yük kolay bir yüktür, ama seviyesi küçük olanlar için o yük, kaldırılamayacak kadar zor kabul edilebilir; bu konudaki problem, eşyanın içyüzüne vâkıf olamayan, kandırılıp yönlendirilebilen âciz alıcılarla bakmakta, yani serabı su, suyu da serap zannetmektedir. Mü'min, Allah'ın nûruyla bakar, kalp ve iman gözünü devreden çıkartmaz. Bilir ki, kâfirler, bakmasını bilmeyen bakar körlerdir. ?...Onların gözleri vardır, fakat onlarla görmezler, onlar gâfillerin tâ kendileridir.? 7/A'râf, 179 ?Gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüslerdeki kalpler kör olur.? 22/Hacc, 46 Sahip olduklarından veren, takvâya sarılan, güzelliği benimseyen kişi ve toplumlar için hayat kolaylaştırılır; onların yüsre ulaşmaları rahatlıkla sağlanır. Kur'an, bu konuyu ifâde ederken "yüsrün teysîri" deyimini kullanıyor ki bu yüsrü yüsr ile elde etmeyi sağlamak demektir. Kolayı sevip aramak yetmez, kolayı elde etme kolaylığını da yakalamak lâzımdır. İşte, Kur'an bu sırra dikkat çekiyor 92/Leyl, 5-7; 87/A'lâ, 8. Cimrilik yolunu seçen, insanlarla hiçbir madde ve gönül alışverişinde bulunmayan, güzelliği yalanlayıp gerçek güzele sırt çeviren kişi ve toplumlar ise zora, zorluğa sürülür. Kur'an burada "usrün teysîri" deyimini kullanıyor ki, zorluğu kolay zannettirmek demek olur. İnsanoğlu, kuruntu, gaflet ve yanlış bilgilerin tutsağı haline gelince, zoru kolay sanabilir ve hiç farkında olmadan başına binlerce sıkıntı ve problem sarabilir Bkz. 92/Leyl, 8-10. İnsanın hevâsı/nefsi, arzu ve hevesleri, doğrunun ölçüsü olmadığı gibi, kolaylığın ölçüsü de olamaz. ?Hoşunuza gitmediği halde savaş size yazıldı/farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, halbuki siz bilmezsiniz.? 2/Bakara, 216. Dünyada insan nefsinin hoşuna giden çok şey vardır. Nefis onlara sahip olmak ister. Hatta onlara sahip olmak uğruna yanlış yollara sapabilir, meşrû olmayan işlere meyledebilir. Nefis çoğu zaman Din'in tekliflerini ağır bulur, onları yerine getirme noktasında tembellik yapar. Nefsin, dünyalıklar peşine düşüp daha da azgınlaşması, Din'in tekliflerinden uzaklaşıp kendi hoşuna gideceği şeyleri yapması için şeytan sürekli kışkırtıcı bir rol üstlenir. İmtihanın gereği bazı zorlukların, daha doğrusu nefsin ağır bulduğu birtakım güçlüklerin, ya da zor zannedilen bazı görevlerin olması normaldir. Aslında Din'in teklifleri insanın yapısına, tabiatına uygundur. Rabbimiz insana taşıyamayacağı hiçbir yük yüklemez 2/Bakara, 286. Ancak, yeryüzünde bulunuşunun, var olmasının sebebini anlamayıp, kendi hevâsına göre yaşamayı seçmiş kimseler; Din'in tekliflerini ağır bulurlar. Nitekim müşrikler, kendilerinin Kur'an'a dâvet edilmelerini çok ağır bir teklif olarak kabul etmektedirler 42/Şûrâ, 13. Eski ümmetler, başlarında peygamberler olduğu halde, çok büyük zorluklarla imtihan olmuşlardı. Habbâb İbnu'l-Eret anlatıyor "Rasulullah Kâbe'nin gölgesinde bir bürdeye yaslanmış otururken, gelip müşriklerin yaptıklarından şikâyette bulunduk "Bize yardım etmiyor musun, bize duâ etmiyor musun?" dedik. Şu cevabı verdi "Sizden önce öyleleri vardı ki, kişi yakalanıyor, onun için hazırlanan çukura konuyor, sonra getirilen bir testere ile başının ortasından ikiye bölünüyordu. Bazısı vardı, demir taraklarla taranıyor, vücudunda sadece et ve kemik kalıyordu. Bu yapılanlar onları dininden çeviremiyordu. Allah'a kasem olsun Allah bu dini tamamlayacaktır. Öyle ki, bir yolcu devesine bindimi San'a'dan kalkıp Hadramût'e kadar gidecek, Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak, koyunu için de sadece kurttan korkacak. Ancak siz acele ediyorsunuz." S. Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr 29, Menâkıb 25, İkrâh 1; Ebû Dâvud, Cihad 107, hadis no 2649; Nesâî, Zînet 98, 8/204Allah, eski ümmetlerin bu zor imtihanları gibi imtihana tâbi tutulmamamız ve ağır yüklerden muaf olmamız için Kendisine duâ etmemizi bize öğretir ?Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı!? 2/Bakara, 286. Hz. Mûsâ şeriatının İsrâiloğullarına yüklediği ibâdetlerin ağırlığı, Hz. İsa'nın kendi tâkipçilerine tavsiye ettiği dünyayı terk etmeye ve ondan sonra hıristiyanların icat ettiği ruhbanlık özellikleri gibi durumları, kaldıramayacağımız veya çok zorlanacağımız imtihanlardan Allah'ın bizi muaf tutmasını istiyoruz. ?Rabbimiz, bizden önce Senin yolundan gidenlerin sınandığı zor engel ve sınavlarla bizi sınama!? diye duâ etmemiz gerekiyor. Hak yola tâbi olanların zor sınav ve denemelerden geçirilmelerinin Allah'ın kanunu olmasına rağmen, bir mü'min bu yolda kendisine kolaylıklar göstermesi ve zorluklarla karşılaştığında cesâret ve sabır vermesi, zorlukları kolaylıklara çevirmesi için Allah'a duâ etmelidir. Konuyla ilgili büyük müfessir Elmalılı şu açıklamaları yapar ?Allah kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez.? 2/Bakara, 286. ?Yükleyemez? değil; ?yüklemez.? Allah'ın kendi kullarına yüklediği sorumluluk, kulların güç yetireceği kadardır ve hatta onun çok altındadır. Allah insanı zora koşmaz, güçlerini son sınırına kadar zorlamaz, sıkıntıya sokmaz, müşkülât ve meşakkat vermez. Mükellef olan kullar o görevleri güçleri rahat rahat yetecek şekilde yapabilirler. Hak din kolaylıktır, onda zahmet yoktur. Böyle olması da güç yetmez bir sorumluluğu yüklemeye Allah'ın kudreti olmadığından değildir; sırf fazl u kereminden ve rahmetindendir. Bu sûretle Allah'ın kullarına bahşettiği güç ve tâkat onlara emrettiği görevlerden daha fazladır. Bu sâyede onlara görevlerini yaptıktan sonra dinlenecek, gezip dolaşacak, dünya ve maîşet işlerinde çalışacak, hatta daha başka emredilmemiş olan hayır ve hizmet işleriyle ilgilenecek zaman ve imkân kalabilecektir. Nitekim kullar farzları yaptıktan sonra daha neler neler yapabilirler. Meselâ, günde beş vakit namazdan başka daha nice işler görebilirler. Gerçi sorumluluk, irâdeye bir anlamda zahmet yüklemek demektir, her zahmet de bir enerji tüketimini gerektirir. Bu hikmetten dolayı, her yükletilen sorumluluk ona güç yetirebilme şartına bağlıdır. Fakat o yükün bu gücü zorlamaması da şarttır. Yani her bir ferdin sorumluluğu, gücüyle ve kapasitesiyle ölçülmek gerekir. Bundan dolayı kişilerin güç ve tâkatleri farklı olduğundan, gücü ve kapasitesi fazla olanların sorumluluk dereceleri de fazla olacaktır ki, adâlet ve eşitlik de bunu gerektirir. Meselâ, malı olmayan zekâtla mükellef olmayacağı gibi, farklı derecede zenginlerin zekâtları da bir ölçü çerçevesinde değişik olur. Zenginlik derecesine göre kimi on, kimi yüz verir. Fakat hepsi de aynı nisbet dâhilinde, meselâ kırkta birdir. Güç ve imkân hesaba katılmayarak nüfus başına eşit olarak ?herkes şu kadar verecek? demek, bu temele aykırı düşer. Yine bunun gibi, ümmete toptan yönelik olan farz-ı kifâyenin fertlere ilişkisi de böyledir. Ayrıca bir şahsın uhdesine düşen sorumlulukların toplamı hesap edildiği zaman dahi onun gücünü aşmamalıdır. Bunun için bazı sorumluluklarda zahmetsiz ve külfetsiz kudret-i mümekkineden başka bir de kudret-i müyessire denilen, yani daha da kolaylık esasına dayanan bir kudret de şart olmuştur. Velhâsıl bu âyet, hikmet-i teşrî'in en büyük esasını özet olarak ifâde etmiştir. Sorumluluk onu yüklenecek olanın kapasitesi ile orantılıdır.?Ey Rabbimiz! Bize bizden önceki ümmetlere yüklettiğin gibi ağır yük de yükleme.? 2/Bakara, 286. Bizi isyan eden toplumlar gibi yapma! Yani bizi diğer milletlere yaptığın gibi yerinden kımıldatmaz, sıkıştırır, zor dayanılır ağır boyunduruklar, şiddetli mîsaklar, ağır bağlılıklar, meşakkatli buyruklar, katı kanun, kural ve uygulamalar altında bulundurma, sonuçta mükelleflerini meshederek sûretlerini değiştirerek maymunlara, domuzlara çevirecek sıkıntılara koşma. Bizim kurallarımızda ve sosyal hayatımızda zorluklar, zorlamalar, baskılar olmasın âyette geçen ?ısr? kelimesinin, lügatte esas anlamı, esâret ve hapis mânâsıyla ilgili olup, altındakini ezen ve yerinden kıpırdatmayan ağır yük ve bağ demektir ki, boyunduruk gibi, ağır mîsaka, zor dayanılır ahde ve bağımlılığa, yine bunun gibi akrabalık ve yakınlığa da denilir. Anlaşılıyor ki, tarihlerde görüldüğü üzere, yahûdi ve hıristiyanlar gibi önceki ümmetlerde katı yükümlülükler vardı. Tefsir âlimlerinin açıklamalarına göre, meselâ yahûdiler günde elli vakit namaz kılmak ve mallarının dörtte birini vergi vermek, pislik bulaşan elbiseyi kesmek, vatanlarından sürülüp çıkarılmak, birçok konuda hemen idam cezâsı uygulanmak, tevbe etmek için intihar ile yükümlü olmak, bir isyan üzerine hemen cezâ verilmek, herhangi bir hata meydana gelirse helâl olan yiyeceklerden bazıları yasak kılınmak gibi hükümler vardı. Kaffal Tefsirinde denilmiştir ki, ?Yahûdilerin ellerinde Tevrat diye iddiâ ettikleri kitabın beşinci sifri iyice gözden geçirilirse, onların ne kadar katı hükümlere, ne kadar çetin mîsaklara tâbi tutulmuş oldukları daha birçok acâyip hükümlerle birlikte görülür. İşte mü'minler bu gibi sıkıntılardan, zorluklardan korunmalarını niyâz ettiler ki, Allah da fazl u keremi ile, ?Üzerlerindeki ağır yükü kaldıran ve bağları çözen Peygamber...? 7/A'râf, 157 âyetiyle bunları giderdi. ?Allah kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemez? 2/Bakara, 286 buyurulduktan sonra, ?aynı âyetin devamında bu duâya ne hâcet vardı?? denilmesin. Çünkü önce vüsû', yani kapasite kelimesinin anlamı, tâkat kelimesinin anlamından daha geniş kapsamlı ise de, onun tâkat yerine kullanıldığı da meşhurdur. O halde mükellefiyetin tâkat ile orantılı olması da ihtimal dâhilindedir. Bu da baskı ve şiddetten başka bir şey değildir. Önceki ümmetlerde bunun meydana gelmiş olduğu da sâbittir. Bundan dolayı bu mücmel mânânın ortadan kaldırılıp vüs'un açık olan kolaylık anlamına olması dilenmiştir. İkinci olarak, amel, yükümlülük kelimesinden bir bakıma daha geniş kapsamlıdır. Bunların bizzat İlâhî teklifin ve teşrîin eseri olarak değil; tam aksine bunların zıddına hareket eden Firavun ve benzerleri gibi azgınların tasallutu ile terbiye olması da mümkündür. Bunun için ?lâ tükellif mükellef tutma' yerine; ?ve lâ tahmil yükleme? denilmiştir. Sûrenin başından beri sürüp gelen İsrâiloğulları kıssalarında her iki yönden de uyarılar olmuştur. Aynı mânâ, âyetin devamındaki şu duâda daha ziyâde düşünülebilmektedir ?Ey Rabbimiz! Bize gücümüz yetmeyen şeyleri de yükletme? 2/Bakara, 286; hiç çekilmez, tâkat getirilmez, yükletilecek olursa yerine getirilemez, isyana sevkeder, uygulanacak olursa cezâlandırma olur, mahveder, helâk eder, tâkat yetişmez belâlar, sevdâlar altında inletme ey Kaadir Rabbimiz! Çünkü Sen her şeye kaadirsin. Bunu rahmetinden dolayı yükümlülük olarak yapmazsan da imtihana çekmek için ve isyankârlara gazabından dolayı cezâlandırmak için yapabilirsin. Her şey, Senin istek ve irâdene bağlıdır. Bundan dolayı bize yükümlülük olarak, imtihan cinsinden de cezâ şeklinde de güç yetiremeyeceğimiz şeyleri yükletme. Evet, ?Allah kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemez? 2/Bakara, 286 müjden Muhammed ümmetinedir. İşte sağladığın bu kolaylık, bu hafifletme, bu ümmete bahşettiğin iman feyzi, itaat duygusu, ihlâs, irâde gücü ve Hakk'a bağlılık gibi güzel hasletler ile bağlantılıdır. Elbette bu kanunu tanımayanlar, bunun çerçevesinden dışarı çıkabilecek değiller; o zaman onlara birbirlerinin gereği olan, hak ve hukuk tanımayan kapasite ve güç dinlemeyen yükümlülükler koyduracaksın; kâfir, kâfir olmakla mükellefiyetsiz yaşayamayacak, fakat hakka uymadığından halka haksız ve yersiz yükümlülükler getirecek ve karşılığında da haksız tepkiler alacaktır ki, bu da aynı zamanda adâlet ve hakkın gereği olarak yine Senin yükletmiş olduğun bir yük olacaktır. Bu açıdan bakılırsa âlemde her kavmin kendine göre bir kanunu olduğu görülür. Ve o kanun kaçınılmaz şekilde İlâhî bir yüklemenin varlığına dayanır. Şu kadar ki, mü'minlerinki müstakîmdir ve İlâhî rahmet eseridir; kâfirlerinki gayr-i müstakîmdir, dolaylı olarak İlâhî adâletin ve gazabın eseridir. Mü'minlere adâlet olan şey, kâfirlere adâlet olmaz; kâfirlere adâlet olan şey de mü'minlere adâlet olmaz. Bütün bu liyâkat ümmetin rûhunda ve kalbindedir. ?Kalpler, Rahmân ve Zülcelâl'in iki parmağı arasındadır.? Yâ Rab! Sen kalbimizi dilediğin gibi evirir çevirirsin. Bundan dolayı bizi, İslâm dininin kolay hükümlerinin yükümlülüğünden ve doğru yoldan ayırma! Bundan ayrılmaya ve rahmetinden uzak düşmeye dayanamayız. Bizi böyle dayanılmaz dertlere uğratma! O şekilde sorumlu tutma ve bu şekilde yük yükletme de, ?Va'fu annâ günahlarımızın izlerini bizden gider? 2/Bakara, 286. İtiraf ederiz ki, biz Senin koyduğun hükümlere itaat etmeyi bütün gücümüz ve ihlâsımızla taahhüt etmiş olduğumuz halde, yine de kusurdan, günahtan uzak kalabilmiş değiliz, bütün çalışmalarımız esas itibarıyla Senin bir nimetinin bile şükrünü edâya yetmez. Sarfettiğimiz ve edeceğimiz güç ve vüs'at esâsen Senin bize ihsân ettiğin bir nimettir. Onun kullanılmasından doğacak faydalar da yine bize bahşedilmiş olduğu halde, bizim de onu tamamen Senin yolunda kullanmamız gerekirken, biz tutuyoruz da onunla Senin rızâna aykırı olarak kendimize zararlar bile verebiliyoruz. Kesb ve kazanç sermâyesi olarak verdiğin irâde ve gücümüzü, akıl ve fikrimizi tamamen bir araya getirip hepsini kendi menfaatimizle ilgili yollara kullanamıyoruz. Bunun için Senden dilediğimiz dilekleri, hak etmiş olduğumuzdan dolayı değil; fazl u rahmetinden ümid ederek diliyoruz. Halbuki olacak, olacaktır Bizden herhangi bir şekilde sâdır olmuş olan günahlar, Senin İlâhî bilginde zâten belli ve sâbittir. Onların oradan silinmesi imkânsızdır. Fakat Sen, yüce kudretinle onların bize yönelik olan sonuçlarını istersen silebilirsin. Zira sebepleri yaratan ve gerçekten etki sahibi olan ancak Sensin. Bizim kötü işlerimizle onların doğuracakları sonuçlar arasındaki ilişkiyi dilersen mahvedebilirsin.?[1] Allah, hiç kimseyi, yapması mümkün olmayan bir şeyden sorumlu tutmaz 2/Bakara, 286. Bununla birlikte, kişinin neyi yapıp neyi yapamayacağına kendisi karar veremeyeceği de açıkça anlaşılmalıdır. Belirli bir kimsenin, neyi yapabilip neyi yapamayacağına karar verecek olan Allah'tır. Aynı şekilde, bir şeyin kolay veya zor olduğuna hükmetmek; şeytanın ve insan hevâsının/nefsinin kararına bırakılmamalıdır. Allah bizim için zorluk dilemediği, kolaylık istediği için 2/Bakara, 185, Allah'ın bize emrettiği tüm hükümler kolaydır. Ama, nasıl birçok zorluğu ve çirkinliği bulunan haramları şeytan süslediği 6/En'âm, 43, kolay ve güzel gösterdiği gibi; Allah'a ibâdet ve itaati de zor göstermeye çalışır. Müslümanca yaşamak, ibâdet ve tâatla Allah'a teslim olup O'na yönelmek, aslında hayatı kolaylaştırmaktır. Fakat insan şeytanla ve günahlarla imtihan edildiğinden nefsi/hevâsı ona ibâdetleri ve İslâmî hayatı zor gibi gösterir. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurur ?Dünya hayatında onlara sadece bir azap vardır. Âhiret azâbı ise daha meşakkatlidir/şiddetli ve zordur. Onları Allah'tan O'nun azâbından koruyacak kimse de yoktur.? 13/Ra'd, 34Dindeki kolaylığın ölçüsü, Allah'ın hudûdudur. Allah'ın göstermediği kolaylıkları Allah adına, din adına göstermek dini tahrîf etmeye kalkmaktır. Sözgelimi, halka kolay cennet vaadleri yapılmakta, bol keseden sevap dağıtılmaktadır. Meselâ, şuna benzer ifâdeler çok duyulmuş ve yazılmıştır "Filan kandil gecesinde şu şekilde, şu rekâtta nâfile namaz bir yıl boyunca bütün günahların silinmesine sebep olur." Halbuki, Peygamber sünnetinde ne kandil gecesi kutlamak, ne de anlatılan rekât ve şekilde namaz vardır, ne de bol keseden vaatler. "Namaz kılmayan bir erkek, başını örtmeyen bir kadın, bu davranışlarla nasıl olsa kâfir olmaz, Allah affeder, o yüzden bu insanların davranışları eleştirilmemeli, din zorlaştırılmamalıdır; zaman sana uymazsa sen zamana uyarsın, sen Kitaba uymuyorsan, Kitabına uydurursun, tâviz vermeden yaşanmaz, devlete karşı tavır alınmaz, herkesle iyi geçinmeli, kâfirlere karşı da hoşgörülü olunmalıdır..." gibi yaklaşımlar, dini kolaylaştırmak adına tahrîf etmek ilâveler bid'atler ve bu şekilde dini zorlaştırmalar ne kadar büyük suçsa, dinden eksiltmeler, dini insanların arzu ve hevesine uygun hale getirecek tâvizler de o oranda cinâyettir. "Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine şeriat kıldılar? Eğer azâbın âhirete ertelenmesiyle ilgili o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm helâk kararı verilirdi. Gerçekten zâlimler için acıklı bir azap vardır." 42/Şûrâ, 21 Halktan, hatta hoca geçinenlerden bazıları, dini kolaylaştırma konusunda bir örnek verirler. Hemen herkesin defalarca duyduğu bu meşhur misal şudur Bir köy imamı, yeni tâyin olduğu köydeki câmiye cemaatin hiç gelmediğini görür. Günlerce bekler, dâvet eder, fakat köylüleri câmiye namaz kılmaya getirmeye muvaffak olamaz. Sorar bir gün cemaat olması gereken ama olmayan köylülere ?Niye namaz kılmak için câmiye gelmiyorsunuz?? diye. Onlar da ?Aslında biz müslümanız, namaz da kılmak istiyoruz. Fakat, abdest alırken ayaklarımızı yıkamak bize çok zor geliyor; ayakkabılarımızı çıkarmak istemiyoruz. Hem, ayakkabıyla da câmiye girilmez; bir kolayını da bulamadığımız için câmiye gelemiyoruz? derler. Hoca da ?Kolay! der, hiç bunun için câmi terk edilir mi? Siz ayaklarınızı yıkamadan abdest alın, ayakkabılarınızla câmiye girin, namazınızı kılın, öyle de olur, câizdir!? Köylü, bu kolaylaştırma ile ve bu şekilde abdeste ve câmiye alışır, namazlarını hep bu şekilde kılmaya devam ederler. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra, o köyün imamı başka yere tâyin edilir, başka bir imam da o köye. Köye gelen yeni imam, cemaatin ayaklarını yıkamadan abdest alması ve câmiiye ayakkabı ile girmesini çok yadırgar. ?Bu nasıl iştir, böyle namaz olur mu? Size kim bu fetvâyı verdi?? diye çıkışır. Onlar da eski hocalarının "câizdir" diye fetvâ verdiğini söyleyince, yeni imam, selefi olan eski imamı arar bulur ve ondan hesap sorar. Eski imamın verdiği cevap şudur ?Ben onları ayakkabıyla abdest alıp namaz kıldırmaya alıştırdım; sen de ayakkabılarını çıkarttır!? Bu fıkramsı hikâye, olmuş veya olmamıştır; hiç önemli değil. Önemli olan bunun din gibi, nass gibi halk arasında benimsenmesi ve hatta dinin uygulanması için örnek teşkil edecek temel bir ölçü kabul edilmesidir. Bu hikâyeden çıkarılan hükme/hikmete göre dine çağrının yöntemi şöyle olmalıdır ?Din kolaylaştırılmalı, halkın istediği şekilde zor gelen görevler yumuşatılmalı, insanlar ısınsın diye dinin hükümleri yavaş yavaş, bazı tâvizler verilerek uygulatılmaya çalışılmalıdır. Öteki türlü, kestirip atmak, tâviz vermemek insanların câmiden namazdan soğumasına sebep olacağından yanlıştır. Usûl/metod ayakkabıyla namaza alıştırma cinsinden olmalı, dine ve ibâdetlere dâvette bu yol tâkip edilmelidir ve ondan sonra da yavaş yavaş o hatalar/tâvizler düzeltilmeli, sıra geldiğinde ayakkabı çıkarılmaya çalışılmalıdır. Öyle birden bire yasaklar uygulanmaz, farzlar yerine getirilmez...? Öncelikle söyleyelim ki, kıssa ve hikâyelerle, uydurmalarla din, ibâdet ve tebliğ usûlü belirlenmez. Kur'an'a ve Sünnete ters düşen hiçbir mantıkî öneri, hikâye din açısından delil de olmaz, bağlayıcı da; hatta, daha da ilerisi, bunlar eski veya modern İsrâiliyattır, dinin tahrif edilmesine vesile olacak bâtıl inanışlar ve tavırlardır. Allah'ın göstermediği kolaylığı, O'nun adına hiçkimse gösterme hakkına sahip değildir. Allah'ın dinini oyuncak haline getirme, onu kuşa çevirme dünyada ve âhiret açısından büyük hüsrândır. Abdestin nasıl alınacağını, namazın nasıl kılınacağını tâyin ve tesbit, Allah'a âit bir haktır. Kimse, kendi kafasından Allah ve Rasûlünün belirlediği hükmü değiştiremez, insanların hevâsına ya da kendi arzusuna göre kolaylıklar icat edip dinden tâviz veremez.?Yoksa onların, dinden Allah'ın izin vermediği şeyleri şeriat/dinî kaide kılan ortakları mı var? Eğer azâbı erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilir işleri bitirilirdi. Şüphesiz zâlimler için can yakıcı bir azap vardır.? 42/Şûrâ, 21 Müslüman, Allah'a teslim olan demektir. Aklını, hevâsını, çevresini, insanların isteklerini değil; Allah'ın hükmünü ölçü alan kimse... Onun kolay-zor ölçüsü de, İslâm'dır; Allah'ın hükmü... ?Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme özgürce farklı eylem yapma hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.? 33/Ahzâb, 36 ?Bunlar, Allah'ın koyduğu hudutları/sınırlarıdır. Kim Allah'a ve peygamberi'ne itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azâp vardır.? 4/Nisâ, 13- 14"...De ki 'Doğru yol/hidâyet, ancak Allah'ın yoludur.' Sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına/kötü arzu ve keyiflerine uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır." 2/Bakara, 120. "Sana şu tâlimâtı verdik Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların hevâlarına/arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni fitneye düşürüp ondan saptırmamalarından sakın, buna dikkat et. Eğer yüz çevirirlerse bil ki bununla Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır." 5/Mâide, 49. "... Doğrusu birçokları bilgisizce kendi hevâlarına/kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir." 6/En'âm,119 ?Eğer hak, onların hevâlarına uyacak olsaydı hiç tartışmasız gökler, yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey fesâda bozulmaya uğrardı?? 23/Mü'minûn, 71 ?Gördün mü hevâsını arzularını, keyiflerini, isteklerini tanrı haline getireni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?? 25/Furkan, 43 ?Şimdi sen, kendi hevâsını ilâh edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini mühürlediği ve gözünün üstüne de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidâyet verecektir? Siz hâlâ öğüt ve ibret alıp düşünmeyecek misiniz??45/Câsiye, 23 "Sonra da Seni din konusunda şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin hevâlarına/isteklerine uyma." 45/Câsiye, 18 ?Yüce Allah'ın yanında gök kubbe altında Allah'tan başka tapınılan tanrılar içinde, kendisine uyulan hevâ aşırı istek ve tutkulardan daha büyüğü yoktur.? Taberânî; İbn Kayyim el-Cevziyye, İğâsetu'l-Lehfân, 2/148; Elmalılı, 6/70Müslüman olmak için kendilerinin namaz, zekât ve cihadla mükellef tutulmamalarını şart koşan Tâif'lilere; Peygamberimiz'in, kesinlikle namazsız dinde hayır olmadığını belirterek böyle bir tâvizi kabul etmediğini biliyoruz Ahmed bin Hanbel, IV/218. Âişe vâlidemiz, Efendimiz'in müsâmahasını anlatırken, şahsî hiçbir meselesinden, uğradığı zararlardan dolayı kimseleri incitmediğini, kimseden intikam almaya kalkmadığını belirttikten sonra der ki ?Allah'a âit bir hak ayaklar altında çiğnenirse, onu hiç affetmez, hemen o kimseden Allah adına intikam alırdı.? Müslim, Fedâil 79Dini, Allah'ın koyduğu ölçüleri hiçe sayarak kendi kafasına göre kolaylaştırmak, Allah'ın göstermediği kolaylıklara müsâade etmek, -hâşâ- Allah'tan fazla merhametli olmaya kalkmak demektir ki, bu Allah'a karşı isyan, dine karşı da zulümdür. Bu ifrâtın yanında, Allah'ın mubah kıldığı şeyleri haram kılan tefrît çizgisi de aynı oranda sakattır/bâtıldır. Eski kavimlerde bu tefrît çizgisi, dinde tahrîfi ortaya çıkarmıştır. Bu yahûdileşme çizgisiyle ilgili olarak Mustafa İslâmoğlu şu tesbitte bulunuyor ?Dini zorlaştırmanın ve uydurmacılığın en tehlikeli yanlarından biri, Allah'ın koyduğu haram ve helâl sınırlarını değiştirmektir. İsrâiloğullarına mubah olan birçok şeyi hahamların haram kıldığını Kur'an'dan öğreniyoruz ?Tevrat indirilmeden önce, İsrâil Yakup Peygamber'in kendisine haram kıldığı şeyler dışında İsrâiloğullarına bütün yiyecekler helâldi. De ki Getirip okuyun Tevrat'ı, eğer doğruysanız!? 3/Âl-i İmrân, 93. Gerçekten de İsrâiloğullarının kendilerine yasak kıldıkları inek etinin Tevrat'ta helâl kılındığını görüyoruz Levliler, 22/20-30.Allah'ın koymadığı yasakları koymak, sünnetullaha aykırı olduğu gibi, fıtrata da aykırıydı. Çünkü, eğer vahiy bir konuda yasak koymamışsa elbette bunun bir hikmeti vardı. Bu hikmet dün çıkmamışsa bugün, bugün değilse yarın kendini gösterebilirdi. Çünkü din evrenseldi ve getirdiği kurallar da bütün insanlığın ihtiyacını karşılayacak çapta olmalıydı. Arap ırkına has hayat tarzını, giyim stilini, damak zevkini, estetik anlayışını din pâyesi altında tüm dünyaya dayatmaya kalkmak, öncelikle dinin ?değişken? ve ?sâbitelerini? birbirine karıştırmak demekti. Bu, dinde lâubâlileşme sonucunu doğururdu. Çünkü insanlar, hayatî sorunlarını çözmede hiç gereği yokken yerli-yersiz din ile karşı karşıya getirildiğinde, din, kalabalıkların dini olmaktan çıkıp bir seçkinler sınıfının dini olmaya başlıyor; kalabalıklar ise artık dinin değişmez değerlerine karşı lâubâlileşiyordu. Bu, tam İsrâiloğullarının Hz. Mûsâ'dan sonra dinlerine karşı lâubâli oluş serüveninin aynısıydı. Dün, tiyatro konusunda konulan sınırı belirlenmemiş yasakların ardından, bugün ?İslâmî tiyatronun farziyyeti? derecesine, dün ?erkek çocuklarını dahi okula göndermeme? ifrâtının ardından bugün delikanlı kızların okuması hatırına ?başlarını açıversinler canım? tefritine, dün vesikalık resmin dahi zarûrete binâen ancak tecvîzinden, bugün Altın Portakala aday ?hidâyet filmleri?ne, dün telli çalgıların haramlığından bugün telli çalgıların, yanında dut yemiş bülbüle döndüğü orglar ve orkestralar eşliğinde verilen ?İslâmî konser?lere, dün dinlenmesi ?haram? olan radyodan bugün kurulması ?farz? olan televizyon istasyonuna kadar bir yığın örnek, yukarıda vardığımız yargıyı sadece doğrulamakla kalmıyor, içine düşülen çıkmazı da bir kara mizah halinde gözlerimizin önüne seriyor.?[2]Hz. Peygamber'in zorluklara mâruz kaldığı dönemde Allah, rasûlünün göğsünü genişlettiğini, yükünü kaldırdığını, şânını yücelttiğini 94/İnşirâh, 1-4 zikretmektedir. Ve eklemektedir "Her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır."94/İnşirâh, 5-6. Güçlük bittikten sonra değil; güçlükle beraber kolaylık. Güçlükle kolaylık net çizgilerle birbirinden ayrılmamış; tersine geçişli, her ikisi de belirli bir oranda bir arada bulunabilmektedir. Güçlüklerin, sıkıntıların arttığı dönemlerde, çözüm yolları yavaş yavaş açılır, sıkıntılar süreç içinde azalırken, kolaylık da artar. Yaşadığımız sıkıntılar, hatta mağlûbiyetler; moralimizi bozabilir, yıpranmamıza neden olabilir. Ama bunlar kesinlikle trajedilere, çaresizliklere dönüştürülmemeli. Ne zorluk, ne de kolaylık mutlaktır. Zorlukların aşılması, ancak doğrular üzerindeki ısrar ve sabırla mümkündür. Allah Teâlâ, bizi başardıklarımızla değil; yapıp ettiklerimizle hesaba çekeceğine göre, zor zamanlarda üzerimize düşeni yerine getirmeli, bütün gücümüzle cehdetmeli ve Allah'a tevekkül etmeliyiz. Karanlığın en fazla koyulaştığı, ümitlerin yitirilmeye başlandığı an, İlâhî yardımın yaklaştığı andır 2/Bakara, 214. Zorlukları aşmada gösterdiğimiz çaba, kolaylıkta da sürmeli, dinamizm süreklileştirilmelidir "O halde, boş kaldığında yeniden yönel." 94/İnşirâh, 7. İmtihan, her zaman belâ, sıkıntı ve zorlukla olmaz; bazen de kolaylık ve nimetlerin bolluğu ile olur. Allah'a iman edenler için ümitsizliğe yer yoktur "Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer gerçekten iman etmiş iseniz, mutlaka siz üstün geleceksiniz." 3/Âl-i İmrân, 139[3][1] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 2, s. 273-274, 280-2281.[2] Mustafa İslâmoğlu, Yahûdileşme Temâyülü, Denge Y. s. 206.[3] Oktay Altın, Hak Söz, Sayı 114, Eylül 2000, s. 36.
eger inancınız varsa; cok bunalıp daraldıgınızda, birseylerin altında ezildiginizi hissettiginizde aklınıza gelebilecek ve sizi rahatlatacak bir cumle. ayrica kur an'dan bir ayet'in turkce mealieger inancini yoksa; safsata. allah dağına göre kış adamına göre iş verirmiş demeleri bundan böyle kolay olsa negüzel olacak ya, kurban olduğum allah verdikçe verince, bazen aciz ve acılı kul da durup hey kuru kabuk yumurtaya can bırakan koca rabbim,bu kadarını ben bile taşıyamam diyiveriyor ne de olsa. yüklediği durumlar için;bkz intihar ''ben hiçbir erkeğe kaldırabileceğinden daha fazlasını kaldırıp atmadım,, bkz lale müldür bakara allah hiç himseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez. "amenerresulü" diye bilinen, bakara suresinin son kısmında bulunan ayetler . yatsı namazlarının sonunda okunur genellikle bu kısım ya sabir teorisinin hipotez $ekli. insanı allahın yüklediği yükler konusunda düsünceye iten, dolayısıyla "peki ama yük niye?"ye iten laf. ateist bile yapar. kurandaki can alıcı noktalardan biri. çaktın köfteyi? baska bi taraftanda kisilerin din hakkında bilmedigi seylerden sorgulanmayacagını da belirten bi kasdedilen obur dunyayla alakalı,orda sorgulanirken kendisinden beklenen seylerle alakali bi seyde olabilir. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Gündem \ Hayata Dair Editörler M00NB0W ALLAH'Taşıyamayacağı yükü kuluna yüklemezmiş 123456 09 Temmuz 2012 1915 Bulut Can Yasaklı Tüm dini içerikli başlıkları kınıyorum... Lütfen biraz daha liberal olun. 09 Temmuz 2012 1916 YOSUN GÖZLÜ 27 Kapalı sabretmenin sınırı yoktur Hasret vuslat yaklaşana kadar sabretmek sınavında neler vardır zaman bu sınavda en büyük silahın sabır öfkelenmek hiddetlenmek ve asiliğe yol almak sana zarar öfke kalbin en büyük düşmanıdır. şeytanın en kolay aldatma silahıdır. ki biz insanlar bu oyuna gaflete çok rahat düşeriz. en ufak bir şeyde bile kızarız. bağırır çağırır küfrederiz. halbuseki sabretsek Ya Sabır desek kızgınlığımız geçtiğinde aslında kızdığımız şeyin o kadarda büyüttüğümüz kadar değeri olmadığını anlarız ki ağızdan çıkacak o kötü kelimelerdende korunmuş oluruz güzelide belkide bizi seven bir kalbi kırmamış oluruz ; 09 Temmuz 2012 1917 Arbat Yasaklı Sen kabul etsen de etmesen deallah nurunu tamamlayacaktırAcaba sen nerede olacaskın o esnadaseni nasıl bulacam 09 Temmuz 2012 1917 hasret güLLeri Kapalı hiç uğraşmayaın beni sinirlediremeyeceksinizneden yakışmıyormuş sayın bulut gayet te güzel yakışıyorben namaz kılıp ALLAHIM huzuruna gelmeyi bana nasip ettiğin için sana şükürler olsun diyebiliyorumkaldıki saçma saban sözlerinizle beni sinirlendiremezsiniz bunu aklınızdan çıkarmayın 09 Temmuz 2012 1918 Tropical Kapalı BENİM BAŞLIĞIMDA KİMSE KİMSEYE HAKARET ETMEDİ HERKES KENDİ GÖRÜŞÜNÜ PAYLAŞTI. AMA BAŞLIĞIM AÇIKLAMA BİLE YAPILMADAN SESSİZCE KAPATILMIŞ. NEDİR EDİTÖRLERİ RAHATSIZ EDEN!!!!!!!! 09 Temmuz 2012 1919 Pol Pot Kapalı onlar seni şimdi duyamaz. KAPAT [X] 09 Temmuz 2012 1920 hasret güLLeri Kapalı bilemiyorum,rahatsızlık verici sonuçlar doğuracağını sezinlemişlerdirolamaz mıilk aldığım nickle bir gün bile kalamadım ,silindi neden acaba 09 Temmuz 2012 1921 Bulut Can Yasaklı Sayın hasret amacım sizi uyuz etmek değil... Sizi iyiye ve güzele davet ediyorum. Bana güvenebilirsiniz... 09 Temmuz 2012 1921 Tropical Kapalı ŞUAN MÜTHİŞ ŞAŞKINLIK İÇİNDEYİM. HİÇBİR ŞEKİLDE YAPILANA ANLAM VEREMİYORUM BEN BÖYLE BİR ADALETSİZLİK GÖRMEDİM!!! 09 Temmuz 2012 1923 Tropical Kapalı RAHATSIZLIK VERİCEK HİÇBİRŞEY YOK!!! ONA BAKARSAN BÜTÜN BAŞLIKLARIN SONUNU İSTEDİĞİN YERE ÇEKEBİLİRSİN NE BAŞLIKLAR VAR BURDA! BENİMKİ GAYET OLDUN MEDENİ DÜŞÜNEBİLEN İNSANLAR İÇİNDİ! RESMEN ÇILDIRCAMEDİTÖRLER HAKKINDA SÖYLEDİKLERİNİZDE HEPİNİZ HAKLIYMIŞSINIZ 09 Temmuz 2012 1923 hasret güLLeri Kapalı of valla sıktın tropikal yaaman eksik olmayın ama asla fikirlerimden beni caydıramazsınız 09 Temmuz 2012 1926 YOSUN GÖZLÜ 27 Kapalı firavun bile son anda secdeye kapanmış... neden acaba hiç düşündünüz mü?? 09 Temmuz 2012 1926 hasret güLLeri Kapalı düşünemezler 09 Temmuz 2012 1927 10 un 100 ü Kapalı evvet şimdi soruya cevap verecem..Allah kulun taşıyamayacağı yükü yükletmezle ne demek istemiştir acaba ?Allahın yanındaki bir yük ile kulun yanındaki bir yük ayınımıdır yoksa farklımıdır ?Allah yer zaman ve mekandan münezzeh ise her türlü kul için zor güreünenlerden de münezzzehtir...devamı az sonra 09 Temmuz 2012 1927 Tropical Kapalı hasretgülü sen ne iğrenç bi insamışsın ya! ne iyilkten anlar ne insanlıktan senin gibiler! BEŞ PARA ETMEZ Bİ KARAKTERİN VARTAMAM SEN ERKEKLERLE FİNGİRDEŞMENE DEVAM ET ARADA BOLBOL KİKİRDEMEYİDE İHMAL ETME SAKIN 09 Temmuz 2012 1929 hasret güLLeri Kapalı sözylediklerini aynen iyade ediyorum saygısızsınız sizi şikayet etmeye bile değmez 09 Temmuz 2012 1929 Bulut Can Yasaklı Kavga çıktı... Ben gidiyorum. 09 Temmuz 2012 1930 10 un 100 ü Kapalı tropikal yaptığın hoş bişey değildi...! 09 Temmuz 2012 1930 Tropical Kapalı 09 Temmuz 2012 1931 hasret güLLeri Kapalı gidersiniz tabi,şeytan gibi geldiniz arayı buzup gittini,z aöa yaşadığımız süre içinde sizler gibi çok göreceğimiz için sabır ediyoruz,güle güle Toplam 119 mesaj 123456 Çok yazılan konularSon heceden kelime bulma oyunuGibisinKelime OyunuŞarkılar Bizi SöylerAşırma olan kelime türetmece oyunuKendimize NotSon iki harften kelime türetme14 bin lira gelirim var sizce yatırım yapmak mi yoksa gününü gün edip harcamak miMüdürü şikayetYeni bir arkadaş grubuna girdim okulda ne söylesem yanlış anlaşılıyor ... SÖZLÜKmasa tenisi 1hz yusuf 1yeraltı şehirleri 1formalite 1çay koması 1Günde 200 kere öten horoz 1aleti vurarak tamir etmek 1ardarda hapşırmanın hastalık belirtisi olması endişesi 3endirekt 1eyüp sultan 1 Editörün seçimiPromosyonlar güncellenmeliNasıl birikim yapabilirim ? Altın bes vs polise GBT Kemal Kılıçdaroğlu Sınava girmeyin!KPSS iptalinde şunu farkedebildiniz mi?2022 KPSS Yeni BaşvuruGEÇİCİ SIĞINMACI SORUNUNU KİM ÇÖZER ?Ağır hasarlı araç alınır mı Gram Altın 1060 geçerse hedefSüper Lig Tahmin Yarışması 2022/2023 Sezonu Son Dakika HaberlerHAGB kararı alan KHK'lılar Danıştay'da kazanamıyor10 Ağustos 2022'den önemli gündem başlıklarıNakit ihtiyacınıza yüzde sıfır faiz müjdesiSGK Başkanlığı'na Kürşad Arat atandıÖnce eşini sonra sağlık çalışanlarını darp etti
İniş Sırasına Göre KAF SURESİ İniş Sırası 34 • Mushaf Sırası 50 • Mekki Sure • 45 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 19. Gerçekten ölüm sarhoşluğu gelir; “İşte kendisinden kaçtığın şey budur!” denilir. 20. Sûr’a üfürülmüştür. İşte bu vadolunan/tehdit günüdür! 21. Her kişi yanında bir cehennem sürücüsü ve bir tanık ile gelmiştir. 22. “Ant olsun, sen bundan habersizdin, şimdi senden perdeni açıp kaldırdık. Artık bugün gözün keskindir.” 23. Yanındaki yoldaşı melek der ki “İşte bu yanımdaki yaptıklarıyla hazırdır”. 24. Allah tarafından denir ki “Haydi siz ikiniz sürücü ve tanık; İnatçı nankörlerin her birini cehenneme atın!’ 25. Hayra engel olan saldırgan her şüpheciyi. 26. O, Allah ile beraber başka bir ilâh edinmişti. Artık onu şiddetli azabın içine atın.” 27. Arkadaşı şeytan dedi ki “Rabbimiz, onu ben azdırmadım; fakat kendisi uzak bir sapıklık içinde idi.” 28. Buyurdu ki “Huzurumda çekişmeyin. Ben, size önceden uyarı göndermiştim. 29. Benim katımda söz değiştirilmez. Ben, asla kullara zulmeden değilim.” ARAF SURESİ İniş Sırası 39 • Mushaf Sırası 7 • Mekki Sure • 206 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 159. Musa'nın kavminden bir topluluk vardı ki, gerçekle ayetler+akıl+bilim+faydalı iş ile doğru yolu gösterirler ve onunla, adaletle hareket ederlerdi. 160. Onları, on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. Halkı kendisinden su isteyince Musa’ya “Asanla taşa vur” diye vahyettik. Hemen ondan o taştan on iki göze fışkırdı, her kabile içeceği yeri bildi. Bulutu üzerlerine gölge yaptık. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin.” Onlar Bize zulmetmediler, aksine kendilerine zulmetmekte idiler. 161. Hani onlara “Şu kentte oturun ve ondan dilediğinizi yiyin. Ve affet/bağışla!’ deyin. Secde/itaat edici olarak kentin kapısından girin ki, böylece hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ise daha da artıracağız” denilmişti. 162. İçlerinden yanlış davranış gösterenler, söylenenin tersini yaptılar. Yanlış davranmalarına karşılık biz de onlara, üstlerinden bir sıkıntı verdik. YASİN SURESİ İniş Sırası 41 • Mushaf Sırası 36 • Mekki Sure • 83 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 51. Sur’a üflenmiştir; bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkmış, Rablerine doğru dalga dalga süzülüp koşuyorlar. 52. Dediler ki “Yazıklar olsun bize! Yattığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Rahmân’ın vadettiği şey işte budur! Demek ki elçiler gerçekten doğru söylemişler.” 53. Yalnızca tek bir çığlık olur; artık onların hepsi huzurumuzda hazır bulunurlar. 54. Artık bugün hiç kimseye hiçbir şekilde zulmedilmez. Siz ancak yapmış olduğunuz şeylerin karşılığını bulursunuz. ŞUARA SURESİ İniş Sırası 47 • Mushaf Sırası 26 • Mekki Sure • 227 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 200. İşte, suçluların kalpleri böyledir! 201. Acı azabı görmedikçe ona inanmıyorlar. 202. Azap onlara ansızın gelir de onlar farkında bile olmazlar! 203. Derler ki “Acaba biz mühlet verilenlerden olur muyuz?” 204. Hâlâ Bizim azabımızı acele mi istiyorlar? 205. Gördün değil mi? Onları Biz yıllarca yaşatsak da, 206. sonra tehdit ediliyor oldukları şey kendilerine gelse, 207. yine de nimetlerle yaşatılmaları onlara hiç fayda vermez! 208. Biz uyarıcıları olmayan hiçbir ülkeyi helâk etmedik! 209. O Kur’an bir uyarı[cı]dır ve Biz zulmetmiş değiliz KASAS SURESİ İniş Sırası 49 • Mushaf Sırası 28 • Mekki Sure • 88 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 56. Gerçek şu ki; sen sevdiğin kişiyi doğru yola iletemezsin, yalnız Allah’tır yola gelmek isteyen kimseyi doğru yola ileten! Zaten O doğru yola layık olanları da en iyi bilendir. 57. Dediler ki “Eğer seninle beraber doğru yola gelir/uyar isek, yurdumuzdan atılırız.” Oysa Biz, onları güvenli bir bölgeye yerleştirmedik mi? Her çeşit ürünün kendisine toplanıp getirildiği, yarattığımız birçok rızık da verdik. Fakat onların birçoğu bilmiyor. 58. Ve halkı refah içinde şımarmış olan, nice şehirleri yıkıma uğrattık. İşte onların meskenleri! Onlardan sonra oralarda az bir süre oturulabilmiştir. Onlara vâris olanlar Biziz. 59. Senin Rabbin; ülkelerin ana yerleşim merkezlerine, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe, ülkeleri helak edici değildir! Ve Biz, halkı zalim kişiler olmadıkça, ülkeleri helâk edici değiliz! 60. Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının geçimi ve süsüdür. Allah’ın katında olan ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ akletmiyor musunuz? İSRA SURESİ İniş Sırası 50 • Mushaf Sırası 17 • Mekki Sure • 111 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 71. O gün, insanların tümünü liderleri/önderleri ile çağırırız. Kimlerin kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve en ufak bir zulme/haksızlığa uğratılmazlar. 72. Kim bu dünyada aklı ile gerçekleri görmeyen bir kör ise, ahirette de kördür. Ve yolca daha da şaşkındır/sapıktır. YUNUS SURESİ İniş Sırası 51 • Mushaf Sırası 10 • Mekki Sure • 109 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 13. Ve gerçek şu ki; sizden önce zulmettikleri için, nice nesilleri helâk etmişizdir; çünkü elçileri onlara apaçık belgeler getirdikleri halde, onlar yine de elçileri/açık delilleri/gerçekleri reddettiler! İşte suçlu toplumu böyle cezalandırırız! 14. Sonra onların ardından sizi yeryüzünde halifeler önceki nesillerin ardından onların yerine geçen insanlar kıldık. Nasıl işler yaptığınız ortaya çıksın, yaptıklarınızın karşılığı verilsin diye! 41. Eğer seni yalanlıyorlarsa, de ki “Sizin yaptığınız size, benim yaptığım bana. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım.” 42. İçlerinden, sana kulak verip dinleyen kimseler vardır. Ama sen mi anlamak için dinlemeyenlere duyuracaksın? Üstelik, onlar akıllarını kullanmıyorlarsa! 43. İçlerinden, sana bakan kimseler de vardır. Körleri görüp düşünmeyenleri doğru yola götürecek sen misin? Üstelik, basiretleriyle de görmüyorlarsa! 44. Kesinlikle Allah hiçbir şeyle insanlara zulmetmez! Ancak insanlar, kendi kendilerine zulmediyorlar. 47. Her toplumun bir rasûlü vardır. Rasûlleri geldiği zaman aralarında adaletle hüküm verilir. Ve onlara hiç zulmedilmez. FUSSİLET SURESİ İniş Sırası 61 • Mushaf Sırası 41 • Mekki Sure • 54 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 46. Kim yararlı bir iş yaparsa, faydası kendisinedir. Kim de kötülük işlerse, kendi aleyhinedir/zararı kendisinedir. Rabbin, asla kullara zulmedici değildir. HUD SURESİ İniş Sırası 52 • Mushaf Sırası 11 • Mekki Sure • 123 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 96. Ant olsun, Musa’yı da ayetlerimizle ve apaçık bir delil ile gönderdik. 97. Firavun’a ve ileri gelen adamlarına... Ancak onlar, Firavun’un emrine uydular. Firavun’un emri ise doğruya götürücü değildi. 98. Kıyamet günü kavminin önünde gider... İşte onları ateşe götürdü. Varılan yer ne kötü bir yerdir! 99. Bu dünyada peşlerine bir lânet/mutsuzluk takılmıştır. Ve kıyamet gününde de... Verilen bu ceza, ne kötü bir cezadır. 100. İşte bu sana anlattıklarımız, o şehirlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hâlâ ayaktadır, kimi de biçilmiş ekin gibidir! 101. Onlara biz yanlış yapmadık ama onlar yanlışı kendilerine yaptılar. Rabbinin emri gelince, Allah ile kendi aralarına koyarak yardım istedikleri ilahları hiçbir işe yaramadı. Onların katkıları, sadece çaresizliklerini artırmak oldu. 102. Rabbinin yakalaması işte böyledir; zulmeden kentleri kentteki insanları yakaladığı zaman! Şüphesiz O’nun yakalaması; çok can yakıcıdır, çok şiddetlidir. 103. Elbette bunda bir ibret/ders vardır; ahiret azabından korkanlar için. İşte o gün, bütün insanların toplandığı bir gündür! Ve işte o gün, görülmeye değer bir gündür! 104. Ancak Biz onu, bir süreye kadar erteliyoruz. EN’AM SURESİ İniş Sırası 55 • Mushaf Sırası 6 • Mekki Sure • 165 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 130. “Ey cin ve insan topluluğu! Size içinizden ayetlerimi anlatan ve bugünle karşılaşacağınıza dair, sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” “Kendi aleyhimize şahidiz” dediler. Dünya hayatında aldandılar. Ve kendilerinin inkârcılar olduklarına, kendileri aleyhinde şahitlik ettiler. 131. Bu böyledir. Çünkü Rabbin, halk gerçeklerden habersiz iken, ülkeleri zulmederek helak edici değildir. 132. Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin, onların yaptıklarından habersiz değildir! 133. Rabbinin kimseye ihtiyacı yoktur, ikram sahibidir. Düzenine uygun görürse sizi giderir ve arkanızdan düzenine uygun olanı yerinize geçirir. Tıpkı sizi, başka bir topluluğun soyundan oluşturduğu gibi yapar. 134. Size söz verilen muhakkak gelecektir. Siz kesinlikle Allah’ı güçsüz bırakamazsınız! 135. De ki “Ey halkım! Bütün imkanlarınızla yapacağınızı yapın, şüphesiz ben de yapıyorum; yakında bileceksiniz dünya yurdunun sonu kime aitmiş! Gerçekten zalimler huzur bulamazlar.” MÜMİN SURESİ İniş Sırası 60 • Mushaf Sırası 40 • Mekki Sure • 85 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 28. Firavun ailesinden, imanını gizleyen mümin bir adam, dedi ki “Siz bir adamı; Rabbim Allah’tır’ demesinden ötürü, öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. Eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. doğru söyleyen ise, size vadettiklerinden bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah; aşırı giden, yalancı kişiyi doğru yola iletmez rasûl seçmez. 29. Ey kavmim! Bugün mülkün idaresi bu beldenin yönetimi sizindir, yeryüzünde zahiren/görünen o ki, üstünsünüz! Fakat, Allah’ın verdiği belâya karşı bize kim yardım eder, eğer o belâ bize gelirse?” Firavun dedi ki “Size, doğru gördüğümden başkasını göstermiyorum, sizi doğru yoldan başkasına da götürmüyorum.” 30. Bunun üzerine inanan adam şöyle devam etti “Ey kavmim! Şüphesiz ben, önceki toplumların günü gibi bir günün, üzerinize gelmesinden korkuyorum. 31. Nuh, Âd ve Semud kavminin durumu gibi! Ve yine onlardan sonra gelen kimselerin durumu gibi! Allah kullar için zulüm istemez/zulmedici değildir! 32. Ey kavmim! Şüphesiz ben sizin için o feryat gününden korkuyorum; 33. O gün, arkanızı dönerek kaçarsınız. Sizi, Allah’tan kurtaracak kimse yoktur! Allah kimi yanlış hayat tarzını seçenleri sapıklığında bırakırsa; artık onun için bir yol gösterici yoktur! FUSSİLET SURESİ İniş Sırası 61 • Mushaf Sırası 41 • Mekki Sure • 54 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 46. Kim yararlı bir iş yaparsa, faydası kendisinedir. Kim de kötülük işlerse, kendi aleyhinedir/zararı kendisinedir. Rabbin, asla kullara zulmedici değildir ZUHRUF SURESİ İniş Sırası 63 • Mushaf Sırası 43 • Mekki Sure • 89 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 74. Şüphesiz suçlular cehennem azabı içinde sonsuz kalıcıdırlar. 75. Onlardan hiç kesintiye uğramayacaktır ve onlar orada ümitsizdirler! 76. Biz onlara zulmetmedik, fakat kendilerine zulmediyorlardı. 77. Kâfirler şöyle seslendiler “Ey Malik! Ey cehennem görevlisi, söyle de Rabbin, bizim işimizi bitirsin/hakkımızda hükmünü acele versin.” O görevli dedi ki “Şüphesiz siz sonsuza dek kalıcısınız.” 78. Siz ey günahkârlar! Ant olsun, Biz size gerçeği getirdik, fakat pek çoğunuz gerçekten/gerçek olandan hoşlanmıyor. 79. Yoksa bir iş mi kararlaştırdılar? Şüphesiz, Biz de kararlılarız! 80. Yoksa sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Aksine işitiriz. Yanlarında bulunan elçilerimiz de yazıyorlar. CASİYE SURESİ İniş Sırası 65 • Mushaf Sırası 45 • Mekki Sure • 37 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 22. Allah gökleri ve yeri bir hesap ile yarattı. Ta ki, herkes kazandığıyla karşılık görsün! Onlara zulmedilmez. KEHF SURESİ İniş Sırası 69 • Mushaf Sırası 18 • Mekki Sure • 110 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 47. O gün dağları yürütürüz ve yeryüzünü dümdüz olmuş/çırılçıplak görürsün. Onların hepsini toplamışızdır, içlerinden hiçbirini geride bırakmamışızdır. 48. Hepsi sıra sıra Rabbinin huzuruna sunulmuşlardır. Ant olsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize geldiniz. Oysa siz, sizin için; belli bir hesap zamanı tayin etmeyeceğimizi sanmıştınız. 49. Kitap ortaya konulmuştur. Artık suçluları onun içindekilerden dolayı, korkar bir durumda görürsün. Derler ki “Eyvahlar bize! Bu kitaba ne oluyor böyle? Küçük-büyük hiçbir şeyi bırakmıyor, her şeyi toplamış sayıp döküyor!” Yaptıkları şeyleri hazır olarak bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez!.. NAHL SURESİ İniş Sırası 70 • Mushaf Sırası 16 • Mekki Sure • 128 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 33. Gerçeği inkâr edenler ille de kendilerine meleklerin veya Rabbinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan önceki kimseler de işte böyle yapmışlardı! Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. 34. Nihayet yaptıklarının kötülükleri kendilerine isabet etti. Alay ettikleri şey onları kuşatıverdi. 118. Sana anlattıklarımızı bundan önce, Yahudi olan kimselere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı. ENBİYA SURESİ İniş Sırası 73 • Mushaf Sırası 21 • Mekki Sure • 112 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 11. OYSA Biz, halkı zulmeden nice kentleri kırıp geçirdik! Onlardan sonra da, diğerlerini başka bir topluluk olarak inşa etmişizdir. 12. Azabımızı hissettikleri zaman, hemen oradan hızlıca kaçışıyorlardı! 13. ”Boşuna kaçmayın! İçinde şımartıldığınız lüks hayata ve evlerinize dönün! Çünkü sorgulanacaksınız.” 14. Dediler ki “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz zulmedenlerdendik.” 15. Bu homurdanışları sürüp giderken, Biz onları biçilmiş ekin gibi yaptık, sönüp gittiler. MÜMİNUN SURESİ İniş Sırası 74 • Mushaf Sırası 23 • Mekki Sure • 118 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 62. Biz hiçkimseye kapasitesi/gücü dışında bir şey teklif etmeyiz! Ve katımızda, herkesin gerçeğini söyleyen/açıklayan bir kitap vardır ve onlara zulmedilmez. RUM SURESİ İniş Sırası 84 • Mushaf Sırası 30 • Mekki Sure • 60 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 9. Onlar yeryüzünde gezip de bir bakmadılar mı? Kendilerinden önceki kimselerin sonu, nasıl olmuştur? Onlar kuvvet olarak kendilerinden daha şiddetli idiler. Toprağı kazıp işlemişler/alt üst etmişler, bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri onlara, açık delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. 10. Sonra o kötülük edenlerin sonu çok fena oldu. Çünkü Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve onlarla alay ediyorlardı. Pera Antik Kenti, Ürdün 2500 yıl önce yaşayan Nebatiler'in başkentiydi. Allah bu gibi kalıntılara bakarak ders almamızı istiyor. Allah'ın rasüllerini yalanlayanlar yok olup gitmişler. Kur'an indikten sonra artık beklenen hesap günüdür. Allah'ın dinini, peygamberlerini, Kitaplarını yalanlayanların hesabı O Gün görülecek. ANKEBUT SURESİ İniş Sırası 85 • Mushaf Sırası 29 • Mekki Sure • 69 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 36. Ve Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin ve ahiret gününü umun! Bozgunculuk ederek yeryüzünde terör yapmayın.” 37. Onu yalanladılar. Hemen onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da, yurtlarında diz üstü çöküp kalanlar oldular. 38. Ve ÂD ve Semud’u da! Bu size onlardan kalan harabelerden belli olmaktadır! Şeytan onlara yaptıkları işleri süslü gösterdi. Onlar doğru yoldan saptılar. Oysa gerçeği düşünebilecek aklı olan kimseler idiler! 39. Karun’u, Firavun’u ve Hâman’ı da! Ant olsun, Musa onlara apaçık delillerle geldi. Ama onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ancak geçip gidecek değillerdi! 40. Nihayet her birini günahıyla yakaladık. Kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini de korkunç ses yakaladı. Kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı. Medeni Sureler ENFAL SURESİ İniş Sırası 88 • Mushaf Sırası 8 • Medeni Sure • 75 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 50. Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına/sırtlarına vura vura “Haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını aldığında, bir görseydin! 51. Ey saldırgan kâfirler! Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir. 52. Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz Allah; kuvvetlidir, azabı çetin olandır. 53. Bunun sebebi şudur Bir toplum kendilerinde bulunanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez. Şüphesiz Allah; hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 54. Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar Rablerinin ayetlerini yalanlamışlar, Biz de onları günahları sebebiyle helak etmiştik ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi. AL-İ İMRAN SURESİ İniş Sırası 89 • Mushaf Sırası 3 • Medeni Sure • 200 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 116. İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi/sürekli/sonsuz kalacaklardır. 117. Onların, bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu; kendilerine zulmeden bir topluluğun, ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. 181. Allah “Şüphesiz Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazıyoruz ve “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz. 182. “Bu kendi ellerinizle yapıp gönderdiklerinizin karşılığıdır.” Allah kullara asla zulmedici değildir. NİSA SURESİ İniş Sırası 92 • Mushaf Sırası 4 • Medeni Sure • 176 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 36. Allah’a kul olun ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. 37. Bunlar kibirlenen ve övünenler cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. 38. Bunlar mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa o ne kötü arkadaştır. 39. Bunlar Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah’ın yarattığı rızıktan gösterişsiz olarak harcasalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Allah onları en iyi bilendir. 40. Şüphesiz Allah hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan çok küçük bir iyilik de olsa, onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir ödül verir. 48. Allah, kendisine ortak koşulmasını şirki bağışlamaz. Bunun altında olanları, gerekeni yapan kişi için bağışlar[*]. Kim Allah'a ortak koşarsa, O’na büyük bir iftirada bulunmuş olur. [*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. Müfredât. Bir şeyi insanın var etmesi için çalışması gerekir. Şirkten uzak kalan ve büyük günahlardan kaçınan Nisa 4/31, Necm 53/31-32 veya günah işledikten sonra tevbe edip kendilerini düzeltenler Furkan 25/68-71 ile sevapları günahlarından fazla olanlar doğrudan cennete gider, cehennemin hışırtısını bile duymazlar. Enbiya 21/101-102 Günahları sevaplarından fazla olanlar da cehenneme giderler. Araf 7/9, Meryem 19/71-72, Meryem 19/86-87, Müminun 23/103-104, el-Karia 101/8-11 Bunlar, cezalarını çektikten sonra cennetteki yakınlarının yanına yerleştirilirler. Tûr 52/21 49. Kendi kendilerini temize çıkaranları görmez misin? Hayır! Allah, gerekeni yapan kişiyi temize çıkarır. Onlara kıl kadar haksızlık yapılmaz. 50. Baksana, kendi yalanlarını nasıl da Allah'a mal ediyorlar! Açık bir günah olarak bu onlara yeter. 97. Melekler, yanlışlar içindeyken canlarını aldıkları kimselere "Ne haldeydiniz?" diye soracaklar, onlar "Biz dünyada güçsüz hale getirildik" diyecekler, Melekler de "Allah'ın toprağı yeterince geniş değil miydi, hicret etseydiniz ya!" diyeceklerdir. Onların varıp kalacakları yer cehennemdir. Ne kötü yere düşmedir o[ 98. Güçsüz hale getirilmiş, çaresiz kalmış ve bir çıkış yolu bulamamış erkekler, kadınlar ve çocuklar bu hükmün dışındadır. 99. Allah'ın işte bunları affetmesi beklenir. Allah, çok affeder, çok bağışlar. 100. Kim Allah yolunda hicret göç ederse, yeryüzünde gidecek yer ve bir genişlik bulur. Kim Allah'ın ve Elçisi’nin yolunda hicret için evinden çıkar sonra ölürse onun ödülü Allah’a ait olur. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur. HAC SURESİ İniş Sırası 103 • Mushaf Sırası 22 • Medeni Sure • 78 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 8. İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah hakkında tartışır; ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmadan!.. 9. Kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmaya çalışır. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız. 10. Ona ey insan; “İşte bu, kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah kesinlikle kullara zulmedici değildir” denir. TEVBE SURESİ İniş Sırası 113 • Mushaf Sırası 9 • Medeni Sure • 129 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 69. Ey münafıklar! Siz de tıpkı sizden öncekiler gibisiniz Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin, paylarına düşenden faydalandığı gibi, siz de payınıza düşenden öylece faydalandınız ve onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 70. Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim’in kavminin, Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Rasûlleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
allah kimseye taşıyamayacağı yükü vermez ayeti